28-29 Eylül 2024 tarihlerinde Bursa Veteriner Hekimler Odası’nın öncülüğünde Bursa Büyükşehir Belediyesi, Mudanya Belediyesi, Nilüfer Belediyesi ve Osmangazi Belediyesi işbirliğinde Tirilye Taş Mektep’te düzenlenen çalıştayın içeriği ve sonuç raporu hakkında Dobruca Sosyal Tesisleri’nde basın açıklaması düzenlendi.
Açıklamaya Çalıştay Yürütme Kurulu Üyeleri BVHO Başkanı Melike Baysal, BBB Veteriner İşleri Şube Müdürü Özlem Kartal, Mudanya Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü Şükriye Çelikkollu, Nilüfer Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü Sanem Çetiner, Osmangazi Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü Kadir Özdemir ve BUÜ Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları A.B.D Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ebru Yalçın ve Nilüfer Belediye Başkanı Sayın Şadi Özdemir ile değerli eşleri Nuray Özdemir katıldı.
Basın metninin tamamı şu şekilde:
Değerli basın mensubu dostlarımız,
Her şeyden önce Bursa Veteriner Hekimler Odası olarak sizlere özel teşekkür etmek istiyorum, bizleri hiçbir zaman yalnız bırakmadınız, hem bizim hem de hayvanların sesi oldunuz.
Aslında bir araya gelişlerimizin çoğunluğu hayvanlar için oldu. Bugün de yine aynı nedenle buluştuk. Son altı aydır ülkenin en önemli gündemlerinden biri haline getirilen, kendilerinden bahsedildiğini bilmeden yaşamaya devam eden insan dışındaki bir tür için insanların aldığı olumsuz kararları tartışıyoruz.
Mahatma Gandhi’ye ait olduğu söylenen ‘’Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlara olan davranış biçimi ile değerlendirilir” cümlesi bizleri bu aralar uzun uzun düşündürmelidir.
Çünkü 2003 yılında Avrupa Ev Hayvanları Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye, özünde ötanaziyi ve insanın hayvandan korunmasını barındıran bu kanuna karşılık 2004 yılında 5199 sayılı kanunu yürürlüğe almış, hayvanların -eksikleri de olsa- bu kanunla korunmasını sağlamaya çalışmış, tıbbi ve cerrahi sağlık hizmetleri ile bakımlarını yerel yönetimlere bırakmıştır.
2021 yılında da bu kanunda revizyon yaparak ‘’mal’’ kapsamında olan hayvanları ‘’canlı’’ olarak değerlendirmiş, hayvanlara karşı işlenen suçlarda cezaları arttırmıştır.
Bizler yerel yönetimlerin 5199’u uygulaması konusunda daha sıkı denetlenerek hayvanlara kötü davranmanın cezalarının yükseltileceğini beklerken öyle bir kanun yapıldı ki şu anda adı ‘’Hayvan Koruma Kanunu’’ olan kanundan hayvanları korumaya çalışıyoruz.
İşte Mahatma Gandhi’nin sözünü bu nedenle örnek verdim.
Sadece hayvanları mı korumaya çalışıyoruz?
Veteriner Hekimliği ve Veteriner Hekimleri de elbette….
Zira dünyanın en kadim mesleklerinden biri olan, hayvanları yaşatmayı, sağlığını ve refahını ilke edinmiş, aynı zamanda toplum sağlığını ve toplumun gıda güvenliğini sağlama görev ve sorumlulukları olan, dünyanın üç hekimliğinden biri olarak HEKİM ünvanı ile evrensel bir mesleği uyguladığı zaten belli olan ve dolayısıyla meslek ilkeleri de evrensel olan bir mesleği ÖLDÜRME eylemi ile karşı karşıya bırakmak isteyen bir durum var ortada.
İşte biz dün bu nedenle Bursa Veteriner Hekimler Odası, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Mudanya Belediyesi, Nilüfer Belediyesi ve Osmangazi Belediyesi işbirliğinde bir çalıştay düzenleyerek Mudanya Taş Mektep’te Belediye Veteriner Hekimleri bir araya geldik.
Amacımız mevcut durumu değerlendirmek, yapılabilecekleri bilimsel bir düzlemde konuşmak ve Veteriner Hekimleri bekleyen süreci değerlendirmekti.
Çalıştayımızda Türk Veteriner Jinekoloji Derneği’ni temsilen BUÜ Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji ABD Başkanı Prof. Dr. Abdülkadir Keskin, Belediye Veteriner Hekimleri Derneği Başkanı Nurhan İşler, BVHO avukatı Av. Ahmet Keskin ve hayvan davranışları konusunda ülkenin sayılı uzmanlarından BUÜ Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebru Yalçın da özellikle hazır bulundu.
Aslında bunu 7527 sayılı kanunu yazanların da yapması gerekirdi ama onlar sivil toplum örgütleri, sosyal medya fenomenleri, sanatçılar, hayvanseverler ya da tam tersi hayvan sevmezler, X platformunun çoğu sanal gündemleri ile yazmayı tercih ettiler. Ortaya da genel gerekçesi doğruları yansıtmayan, maddeleri çözümsüzlüğü her geçen gün daha da büyütecek gerçek bir garabet çıktı.
Nitekim şu anda belediyelerde kısırlaştırma faaliyetleri durma noktasına gelmiş durumda.
Çünkü kısırlaştırma yaptıktan sonra alındığı yere geri salınamayan köpekler nedeniyle barınak kapasiteleri çoktan doldu, sahiplendirme çok çok yavaş. Köpekler oradan oraya atılmaya başlandı, sürekli yer değiştiriyorlar insan eliyle.
Hiç bir canlı bu kadar eziyet görmemiştir bu çağda, utanıyoruz bu durumu konuşurken bile.
Çünkü çözüm bizlerin elindeyken elimiz kolumuz izlemek zorunda bırakılıyoruz. Bursa Veteriner Hekimler Odası olarak yerel yönetimleri ziyaret ediyoruz hızlı bir şekilde, hepsinde aynı cümleleri duyuyoruz, barınağı yoksa yapmak için harekete geçmiş, varsa kapasite arttırımına gitmeye çalışıyor, bir yandan da tasarruf tedbirleri var tabii.
Dün bir araya geldiğimiz meslektaşlarımız da aynı şeylerden bahsettiler kendi çalıştıkları kurumlarla ilgili olarak.
Konunun bugüne gelmesinde yerel yönetimlerin görevlerini 20 yıl boyunca yapmaması ve denetlenmemelerinin en önemli faktör olduğunu defalarca dile getirdik. Veteriner İşleri Müdürlüğü kurmamış, Veteriner Hekim ve yardımcı personel istihdam etmemiş bir belediyenin bu işi yapmayacağı zaten belli değil mi? Ama bakıyorsunuz belediyenin toplama aracı var!!!
Veteriner hekim istihdam edenin de Veteriner Hekimi Zabıta Müdürlüğü’ne, Çevre Müdürlüğü’ne bağlı çalıştırdığını, Veteriner İşleri Müdürlüğü kurup başına da Veteriner Hekim olmayan, hatta eğitimi bile yeterli olmayan müdürlerin geldiğini, hatta bu durumların hala devam ettiğini çok iyi biliyoruz.
Bu çalıştayda da işbirliği için özellikle Bursa Veteriner İşleri Müdürlüğü’nü kuran ve müdürünü de Veteriner Hekim atayan belediyelerimizle yaptık Bursa Veteriner Hekimler Odası olarak. Sadece Yıldırım Belediyesi aramızda yok çünkü planladıktan çok sonra atadılar müdürlerini ama buradan onlara da teşekkür ediyoruz bu konudaki duyarlılıkları için.
Şu anda Bursa’da 18 belediyenin 7 tanesinde Veteriner İşleri Müdürlüğü var, 5 tanesinin müdürü Veteriner Hekim. Oysa
Mesleki Uzmanlık ve Bilgi Birikimi, Zoonotik Hastalıklarla Mücadele, Hayvan Refahı ve Etik Yaklaşım, Yasal Bilgi ve Denetim Yeteneği gerektiren bu yöneticilikte mutlaka veteriner hekimler olmalı ki doğru, bütüncül, ekonomik, kısa sürede çözüm veren, insancıl kararlar alınabilsin.
Çalıştayımızn adı ile ilgili de bilgi vermek isteriz sizlere. Hepinizin bildiği gibi 5199 sayılı kanunda değişklik yapan kanun Ağustos ayında kabul edilmeden önce çok çetin mücadeleler oldu. Bu mücadelenin içinde aktif şekilde yer alan milletvekillerimizden biri de CHP Bursa Milletvekili Prof.Dr. Kayıhan Pala idi. Kendisinin TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmanın bir bölümü şu şekilde idi:
Serbest dolaşan köpek popülasyonunu azaltmak için doğurganlığın kontrolü, sorumlu sahiplik, rehabilitasyon birimleri, hayvan üretim ve ticaretinin yasaklanması gerekir. BÜYÜK İNSANLIK ÖLDÜRMEKLE DEĞİL YAŞATMAKLA UĞRAŞIR, İNSAN OLAN ÖLDÜRMEKLE DEĞİL YAŞATMAKLA UĞRAŞIR”
Yürütme Kurulu olarak, sorunların çözümü için sorunun doğru tanımlanması, somutlaştırılması, dilin doğru kullanılmasına inandığımız için Sayın Hocamızın bu cümlelerini tartıştık kendi aramızda ve bundan sonraki süreçte dilimize yerleşmesi gerektiğinde karar kıldık, çalıştayımıza bu adı vererek de ilk adımı atmış olduk, Sayın Pala da dün de çalıştayımıza katılarak Meclis’teki süreç, bundan sonra olacaklar hakkında da bilgi verdi.
Kanun şu anda Anayasa Mahkemesi’nde hepimizin bildiği gibi ve kısa sürede sonuç almak mümkün gibi görünmüyor. Bu nedenle çok acil çözümlere ihtiyaç olduğunun bilincindeyiz, sorunu Veteriner Hekimler yaratmadı ama çözüm Veteriner Hekimler’den bekleniyor, bunun da farkındayız. Zaten bizler de bu durum karşısında elimiz kolumuz bağlı oturamayız çünkü her ne kadar sağlık çalışanı kabul edlmesek de bizler HEKİM OLDUĞUMUZUN BİLİNCİNDE olarak çalışıyor ve yaşıyoruz.
Çalıştayımızda konuşulan en önemli konu kısırlaştırmanın devamı idi.
Özelikle iki konuyu daha çok konuştuk:
Kısırlaştırmaların Büyükşehir uhdesinde olması, şu anda mevcut bakımevi olamayan belediyelerin bakımevlerini tamamlayana kadar sadece yaşam alanları yapması, bu esnada sahiplendirmenin özendirilmesi.
Bakımevlerinin yapılmasının da tek elden gerçekleşmesi, devletin ilçelerin kırsal bölgelerini de göz önünde bulundurarak birkaç farklı proje ile bakımevlerini belediyelerin bütçesine göre ve geri ödemede kolaylık tanıyarak belediyeler adına yapması.
Bu esnada belediyelerin ihtiyacı oldukça elbette Bursa Veteriner Hekimler Odası ve serbest veteriner hekimlikten de destek alınması. Ancak mevcut durumda alınan köpekler geri bırakılmadığı için böyle bir hizmet alımına ya da desteğe gerek kalmadığının da tekrar altını çizeyim çünkü bize çok baskı geliyor bu konuda, serbest veteriner hekimler elini taşın altına koymuyor diye. Oysa serbest veteriner hekimler kliniklerinde onlarca sahipsiz hayvana cerrahi ve tıbbi müdahale desteği veriyor. Toplumun bunu bilmiyor olması gerçeği değiştirmiyor.
Diğer bir konu da sayı….
Şu anda Bursa’da da Türkiye’de de gerçek sayıyı bilmiyoruz.
Kanunda belirtilen 4 milyon sayısı az mı çok mu hiç fikrimiz yok.
Kanunun genel gerekçesinde yazan ‘’1389 belediyenin sadece 350 tanesinde 105 bin köpek kapasiteli barınak var cümlesi ‘’ tamamen gerçek ancak 4 milyon sayısı tamamen tahmini. Bu nedenle biz de Bursa yerelinde sahipsiz hayvan sayısını belirleyebilmek için yöntem belirlemeye çalışacağız, aslında aldığımız en önemli kararlardan biri de bu. Bugüne kadar kanun yapıcıların bunu hiç düşünmemiş olması da çok ilginç tabii…
Diğer bir konu hayvanların beslenmesi idi. Belediyelerde mama ile igili maliyetler giderek artıyor, kötü kalite mamalarla beslenmek de hayvan hastalıklarını arttırıyor. Bu nedenle belediyelerin kenid mamalarını yapmaları zaten bir süredir gündemdeydi. Özellikle sıfır atık konusunun da çok konuşulduğu bir dönemde, devlet desteği ile Büyükşehir’de kurulacak bir sistem ile hem sıfır atık hayata geçmiş olur, hem belediye tasarruf etmiş olur, hem de hayvanlar daha sağlıklı gıda ile beslenir.
Tabii hayvanlar ve belediyelerin genel sorunları yanında bu konuların bel kemiği Veteriner Hekimlerin de refahını konuşmak gerekiyor.
Yerel yönetimlerde çalışan veteriner hekimler konularında son derece yetkin hekimler, kısırlaştırma yapmak için hiçbir engelleri yok. Ancak çalışma koşulları son derece kötü.
Belediyelerde devlet memuru olarak çalıştıkları gibi tamamen taşeron olarak, işçi statüsü ile çalışan ve çok düşük maaşlarla çalıştırılan veteriner hekimler var. Zoonotik hastalıklara tamamen açık bir ortamda, nöbet sistemine de dahil ediliyorlar, iki hekimin yapacağı işi tek başına da yapıyorlar, hatta çoğu zaman tekniker teknisyen yoksa onların da işini yapmak zorunda kalıyorlar. Bir hekim, canlı yaşamı söz konusu ise yapacağı işin zorluğuna bakmaz, hizmetini vermeye devam eder ama bu durum hekimi tüketir giderek. Hiç kimse, hele beş yıl boyunca çok zorlu ve çok pahalı bir eğitimi alarak sağlık hizmeti veren, hekim ünvanı almış meslek sahipleri bunu hak etmez. Üstelik de aynı kurumda devlet memuru meslektaşı daha yüksek ücret ve daha çok sosyal hakla çalışırken, taşeron olarak çalışan veteriner hekimin statüsü iş barışını da bozmaktadır.
Dün aldığımız çalıştay kararlarından biri de yerel yönetimlerde çalışan veteriner hekimlerin birbirinden uzak bırakıldığı, bundan sonra odada kuracağımız bir komisyonla en az ayda bir bir araya gelmek ve sorunları somutlaştırmaya devam ederek birlikte mücadele etmek oldu.
Dün aynı zamanda Dünya Kuduz Günü idi ve bu kanunun ortaya çıkışında kuduz önemli bir kriterdi kanun yapıcılara göre. Bursa Tek Sağlık Platformu olarak yaptığımız açıklamada da belirttik, çalıştayımıza katılan Prof.Dr. Kayıhan Pala da vurguladı, Türkiye’de hayvan kaynaklı kuduz nedeniyle insan ölümü 1-2’yi geçmiyor, bazı yıllar hiç olmuyor.
Çalıştayda konuştuğumuz sayıları da sizinle paylaşmak isterim:
TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI VERİLERİNE GÖRE hayvan kaynaklı kuduz hastalığı vakaları azalmaktadır. Evcil hayvanlarda 2018 yılında 437 olan Kuduz vakası, 2023 yılında 86’ya gerilemiş, yabani hayvanlarda 2018 yılında 16 olan vaka sayısı, 2023 yılında 5’e düşmüştür.”
SAĞLIK BAKANLIĞI VERİLERİNE GÖRE ülkemizde, evcil hayvanlar da dahil olmak üzere 2018-2022 yılları arasında kuduz riskli temas sayısı ortalama 267 bin iken, 2023 yılında bu sayı 437 bine ulaşmıştır, yılda ortalama 1-2 insan kuduz vakası görülmektedir.
Bu veriler doğru ise “Kuduz riski artıyor” demek doğru olmayacaktır, çünkü oluşan hassasiyet nedeniyle Kuduz aşısı olmak için başvuranlar sayısı artıyor ama Kuduz hastalığı artmıyor demektir
200 binlerden 400 binlere çıkan ve insanları korkutan, Kuduz Riskli Temas olarak adlandrılan ise tırmalama ya da ısırma nedeniyle aşıya başvuran insan sayısıdır ki bunların içinde sahipli hayvan ve kedi çoğunluktadır.
Bundan sonra Bursa’da ‘’serbest dolaşan hayvan’’ kavramını kullanacağız. Zira ‘’sahipsiz ya da sokak hayvanı’’ dediğimizde hayvanlara karşı kötü muamele de peşinden geldi. Hayvan sevgisinin ve siyasetin üstünde yaklaşılması gereken bu konuda söylenmesi gerekenleri bundan önceki açıklamalarımızda çok söyledik, bundan sonra da söylemeye devam edeceğiz, konuyu unutturmayacağız.
ÇALIŞTAY YÜRÜTME KURULU