12.07.2024 tarihinde AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler tarafından yapılan basın açıklamasında 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda 17 maddelik değişiklik öngören yasa teklifinin detayları açıklanmıştır. Teklif incelendiğinde, yapılacak uygulamalarda hiçbir sınır getirilmediği ve yorum farkına bağlı olarak suistimal edilebileceği, belediyelere 2028 yılına kadar hayvan bakımevi kurma zorunluluğu getirirken bu süreçte toplanan hayvanların ne olacağına ilişkin açık noktalar bulunduğu, “kuduz şüphesi”, “saldırgan hayvan” gibi geniş anlam taşıyan ifadelerin bilime ve kanun yapma tekniğine de aykırı olduğu, bu haliyle kanunlaşırsa sorunun çözümüne hiçbir katı sağlamayacağı gibi ekosistemin zarar göreceği, yeni toplum sağlığı sorunlarına neden olacağı, toplum vicdanında onarılamayacak zararlar oluşturacağı, hayvanların sokaklarda olmaması gerektiğini savunan vatandaşların bile bu yöntemle ilgili memnun olmayacağı sonuçlar doğuracağı düşüncesindeyiz.
Teklife baktığımızda, genel gerekçenin ilk cümlesinin ‘’2004 yılında kabul edilen Hayvanları Koruma Kanunu’nun sahipsiz hayvanların rahat yaşamını ve can güvenliğini sağlayamadığı gibi insanların ve diğer canlıların yaşadıkları sorunları çözmekte de yetersiz kaldığı ifade edilmiştir.’’ olduğunu görüyoruz. Oysa söz konusu kanun, kabul edildiği 2004 yılından beri tam olarak uygulansaydı, yetkili kurumlar sorumluluklarını yerine getirselerdi bu yetersizlik yaşanmayacaktı, dolayısıyla yetersiz olan kanun ya da kısırlaştırma işleminin kendisi değil, kanunun uygulanmasıdır.
Bu iddiamızı desteklemek için genel gerekçenin şu cümlesi yeterlidir: ‘’ ‘’Sahipsiz hayvanların kontrolü maksadıyla 2004 yılından günümüze dek popülasyon kontrolü maksadıyla kısırlaştırma ve bakımevi kurulumu çalışmaları yürütülmektedir. Mevcutta yaklaşık 105 bin hayvan kapasiteli 322 adet hayvan bakımevi bulunmaktadır.’’ Bu cümledeki eksik bilgi şudur, 322 adet hayvan bakımevi mevcuttur ama bu ülkenin belediye sayısı 1389’dur, yani geri kalan 1067 belediye başkanı değişik gerekçelerle kanun ihlali yapmıştır, bu nedenle kısırlaştırma popülasyon kontrolü üzerinde etkili olmamıştır diyemeyiz çünkü bu ülkede sahipsiz hayvanlar için ‘’kısırlaştırma yapılmamıştır’’
Dolayısıyla, aslında bundan sonrasını konuşmaya gerek yoktur, yasanın tümden reddi gereklidir, yine de bu itirazımızı güçlendirmek ve kamuoyunun vicdanına seslenmek için diğer gerekçelerimizi de sizlerle paylaşmak isteriz:
- Genel gerekçede, ‘’sürü halinde yaşayan sahipsiz hayvanların kısırlaştırılmasının saldırgan davranışları azaltmadığı, bu davranışlara ilişkin bir etkiye sahip olmadığı hatta bazı durumlarda saldırganlığın da arttığını gösteren bilimsel çalışmalar mevcuttur. ‘’ denmiş ancak bu konuda yapılan bir çalışma tasarıya eklenmemiştir, oysa kısırlaştırmanın hayvan refahını arttırdığına ve agresyonu azalttığına dair makaleleri internet ortamında bile rahatlıkla bulabilmek mümkündür.
- Genel gerekçede ‘’Bir bölgede sahipsiz hayvan sayısının artması sonucunda, orada yaşayan insanların vücut bütünlüğü, can güvenliği ve yaşam standartları tehlikeye girmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü verileri doğrultusunda 2019-2023 yılları arasında hayvana çarpma şeklinde 3.534 trafik kazası ve buna bağlı olarak 55 ölüm ve 5.147 yaralanma meydana gelmiştir.’’ denmektedir. Oysa Emniyet Genel Müdürlüğü’nün verileri incelendiğinde 2019-2023 yılları arasında yayınlanan hiçbir istatistikte hayvana çarpma şeklinde bir veri yayınlanmadığı görülmüştür. Bu sayıların açıklanan resmi verilerin hangi kısmından çekildiği maalesef anlaşılamamıştır. Ayrıca bu verilerdeki hayvan tanımına yaban hayvanlarının girip girmediğini de resmi verilerde yer almadığından bilemiyoruz. Zira şehirlerin kontrolsüz bir şekilde yaban hayatına doğru büyümesi ve gerekli önlemler alınmadan otoyolların inşası, yol yapım çalışmaları, yaban hayvanlarının geçişlerinin düşünülmemesi de yıllardır dile getirdiğimiz gerçeklerden birkaçıdır.
- Genel gerekçede ‘’ Araştırmalara göre Ülkemiz; Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınladığı “Kuduz Riskli Temasın Yüksek Olduğu Ülkeler” kategorisinde yer almaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre; 2018-2022 yılları arasında kuduz riskli temas sayısı ortalama 267.125 iken 2023 yılında bu sayı 437.601 olarak bildirilmiştir. 2019-2023 Türkiye Zoonotik Hastalıklar Eylem Planında zoonoz hastalıklarla mücadele yöntemlerinde enfeksiyon zincirinin kırılması için sahipsiz köpek sayısının kontrol altında tutulması ve hayvanların bakımevlerinde barındırılması önerilmiştir. Dahası ABD, Japonya, İsveç, Norveç, Hollanda, İrlanda, İngiltere, Fransa, Finlandiya, Almanya, Çek Cumhuriyeti, Kanada, Avustralya gibi ülkelerin dışişleri bakanlıkları kendi internet sayfalarında, Türkiye’ye gidecek vatandaşlarını “saldırgan başıboş köpek çeteleri” ve “kuduz” riski hakkında uyarmaktadır. Bu husus turizm gelirlerinin önemli bir kalem olduğu ülkemizin itibarı bakımından olumsuz bir izlenim oluşturmaktadır.’’ denmektedir. Öncelikle, bahsedilen ‘’saldırgan başıboş köpek çeteleri’’ ve ‘’kuduz’’ nedeniyle yaşanan turizm gelir kaybının oranlarını bilmek isteriz, bununla birlikte şunu da sormak isteriz: Vatandaşlarını bu konularda uyaran ülkelerde, 2024 yılı Türkiye’sinde ‘’öldürme’’nin adını ‘ötanazi’’ olarak değiştirerek, ucu açık ve yanıltıcı kavramlarla oluşturulmuş bir yasa tasarısında, 13 Haziran 1932 tarihli, yani 92 yıl önce yayınlanan bir tamimin gerekçe gösterilmesi nasıl bir izlenim uyandıracaktır?
Halkımızı zoonotik hastalıklar ve özellikle kuduz hakkında bilgilendirmek isteriz: Zoonotik hastalıklar hayvandan insana geçen hastalıklardır ve veteriner hekimlik bunun için vardır, yani hayvanlarda hastalığı önlemek, böylece hem hayvan sağlığı ve refahını korumak, hem çevre sağlığını korumak, hem de halk sağlığını korumak için. Dünyadaki bulaşıcı hastalıkların %75’i hayvan kaynaklıdır, hayvan kaynaklı bulaşıcı hastalıkların neredeyse yüzde 90’ı hayvansal gıda kaynaklıdır. Ülkemizde özellikle mezbahaların özelleştirildiği ve tamamen kontrolsüz olduğu düşünülürse, bu yasa tasarısındaki zoonotik hastalıklardan ne kastedildiğini bilmemiz gerekir. Kuduz hastalığı için de Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nin 14 Haziran 2024 tarihli basın açıklamasına bakmamız yeterlidir:
‘’ Ülkemizde görülen kuduz hastalığı yaban hayatı ve köpek kaynaklı olabilmektedir. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre geçmişte köpek kaynaklı kuduz, Trakya, Ege ve Orta Anadolu dışındaki illerimizde görülmüş, tilki kaynaklı kuduz ise geçtiğimiz yıllarda Çanakkale, İzmir, Manisa, Aydın, Denizli ve Uşak olmak üzere Ege bölgesinde ve Orta Anadolu ile Doğuda bazı illerimizde görülmüş olup “Türkiye’de Kuduza Karşı Oral Aşı Temini Projesi”” kapsamında hastalık belirli oranda kontrol altına alınabilmiştir. Son zamanlarda Doğu ve Güneydoğu illerimizde hastalık vakaları görülmektedir. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre ülkemizde hayvan kaynaklı kuduz hastalığı vakaları, ise azalmaktadır. Evcil hayvanlarda 2018 yılında 437 olan Kuduz vakası, 2023 yılında 86’ya gerilemiş, yabani hayvanlarda 2018 yılında 16 olan vaka sayısı, 2023 yılında 5’e düşmüştür.” Sağlık Bakanlığı verilerine göre ülkemizde, evcil hayvanlar da dahil olmak üzere 2018-2022 yılları arasında kuduz riskli temas sayısı ortalama 267 bin iken, 2023 yılında bu sayı 437 bine ulaşmıştır, yılda ortalama 1-2 insan kuduz vakası görülmektedir. Bu veriler doğru ise “Kuduz riski artıyor” demek doğru olmayacaktır.” 2015 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (WOAH), Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Kuduz Kontrolü için Küresel İttifak (GARC), “Kuduza Karşı Birleşik İşbirliği” oluşturmuş ve 2030 yılına kadar köpek aracılı kuduz hastalığı ile “Sıfır insan ölümü” hedefine ulaşmak için ülke merkezli geliştirilen stratejik plan olarak “Tek Sağlık” yaklaşımını hedefleyen bir iş birliği çağrısı yapmış, etkin ve insancıl bir sahipsiz hayvan popülasyonu yönetimi (kısırlaştır-aşıla-yaşadığı yere geri bırak) ile birlikte, insanlarda ve köpeklerde kuduzun önlenebilmesi için bölgesel köpek popülasyonun en az %70’inin aşılanarak köpek kuduzunun kontrolünün sağlanabileceğini bildirmiştir.”
Sağlık Bakanlığı verileri dikkate alındığında Dünya Sağlık Örgütü’nün kuduz riski açısından Türkiye’yi “yüksek risk” kategorisinde tanımlamasının sebebi kuduz vakalarındaki artış değil, kuduz riskli temas bildirimlerindeki artış olduğu açıktır. Kuduz hastalığının önlenmesi toplumu korkutarak değil bilinçlendirerek sağlanabilir.
Bu yasa tasarısı ile Dünya Sağlık Örgütü’nün, kırsalı bol ve şehir merkeziyle iç içe olan ülkelerde, gerek ekolojik denge gerekse insan ve çevre sağlığı açısından yaban hayatı ve insanlar arasında bariyer olan sokak hayvanlarının yok edilmesini, yaban hayatının şehirlere kayması ve ekolojik dengenin bozulmasına yol açacağını öngören görüşleri göz ardı edilmektedir!
- Yine genel gerekçede, sahipsiz hayvanların koyun, keçi, inek, buzağı, tavuk gibi ekonomik değeri olan çiftlik hayvanlarına saldırarak maddi kayıplara sebebiyet verdiği beyan edilmiştir. Anılan hayvanlar genelde kırsalda yaşayan hayvanlar olup zarar veren hayvanların genelde sahipsiz değil serbest dolaşan sahipli hayvanlar olduğu bilinen bir gerçektir. Kırsalda çoğalan, kısırlaştırılmayan çoban köpeği olarak tabir edilen hayvanların popülasyon artışındaki önemi uzun yıllardır vurgulanmıştır. Bugüne kadar kırsalda hiçbir önlem alınmamıştır. Yasa değişikliği ile toplanacak olan hayvanlar merkezlerde insanlara alışmış olan hayvanlardır. Kırsalda yaşayan, insanla yaşamaya alışkın olmayan köpeklerin toplanması yasa değişikliği geçse de hem kırsaldaki halkın tepkisi hem de yakalanmalarının mümkün olmaması sebebiyle uygulanamayacaktır! Yani sahipsiz hayvanların toplanmasına sebep olarak gösterilen bu saldırı vakaları yasa değişikliği ile yine çözülmeyecektir.
Bu alanda uzman olan biz veteriner hekimler, etkin uygulanacak kısırlaştırma seferberliği ile 2 yıl içinde popülasyon kontrolünün sağlanacağını vurguladığımız halde, yasa değişikliği ile belediyelere 2028 yılına kadar toplama ve öldürme eylemini yerine getirmesi için bakımevi kuracak süre verilmesi akla ve mantığa tamamen aykırıdır.
Kısırlaştırma bilimsel, vicdani ve akla yatkın tek çözümdür!
Mevcuttaki bakımevlerinin mevzuatta öngörülen asgari şartları dahi taşımaması, hayvanların çoğu zaman türlü eziyete maruz kaldığı yerler olduğu gerçeği düşünüldüğünde sayısı 3-4 milyon olarak açıklanan sahipsiz köpekler için “nitelikli yaşam alanı” tesis edileceği halkı kandırmaktan başka bir şey değildir!
Değişiklik ile hayvan sahiplendirilmesinin artırılmasının amaçlandığı iddia edilmektedir. Ancak değişiklikte apartman ve site yönetim planlarının pek çoğunda bulunan ve hayvan sahiplenme önünde ciddi engel teşkil eden, “bağımsız bölümlerde evcil hayvan beslenemeyeceği” ne dair hükümlerin geçersizliğine yönelik bir düzenleme getirilmemesi amaçlananın içten olmadığının bir göstergesidir.
Teklifin bu şekilde yasalaşması halinde ülkemiz tarihinde görülmemiş bir hayvan katliamı yaşanacağı bir gerçektir! Meslek odaları ve sivil toplum örgütleri dışlanarak Meclis’te araştırma komisyonu dahi kurulmadan, tepeden inme bir şekilde hazırlanan, akla, mantığa ve vicdana sığmayan bu teklifi asla kabul etmediğimizi, tarihsel sorumluluğumuz gereği ifade etmek zorundayız.
Bursa Veteriner Hekimler Odası olarak bu yasa tasarısında geçen ve ölümü güya yumuşatan ötanaziyi kabul etmediğimizi yineliyor, bu metinde imzası olan akademik odalar ve sivil toplum örgütleri olarak öldürmekten değil yaşatmaktan yana olacağımızı kamuoyuna saygıyla bildiriyoruz.
BİLDİRİYİ İMZALAYAN AKADEMİK ODALAR VE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ
Bursa Veteriner Hekimler Odası
Bursa Barosu
Bursa Tabip Odası
Bursa Dişhekimleri Odası
Bursa Bursa Eczacı Odası
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Bursa Şubesi
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Bursa Şubesi
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şubesi
TMMOB Bursa İç Mimarlar Odası Bursa Şubesi
TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Bursa Şubesi
TMMOB Maden Mühendisleri Odası Bursa Şubesi
TMMOB Makine Mühendisleri Odası Bursa Şubesi
TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası Bursa Şubesi
TMMOB Mimarlar Odası Bursa Şubesi
TMMOB Peyzaj Mimarları Odası Bursa Şubesi
TMMOB Şehir Plancıları Odası Bursa Şubesi
TMMOB Tekstil Mühendisleri Odası Bursa Şubesi
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi
Bursa Su Kolektifi
DOĞADER
İznik Çevre ve Yaşam Platformu
Kayınormanı Derneği
KESK’E Bağlı Sendikalar –
Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası Bursa Şubesi
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Bursa Şubesi
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Bursa Şubesi
Yapı-Yol Sen Bursa Şubesi
Büro Emekçileri Sendikası Bursa Şubesi
Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası Bursa Şubesi
Tarım ve Ormancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Bursa Şubesi
Türkiye Ormancılar Derneği Bursa Temsilciliği
Türkiye Ziraatçiler Derneği Bursa Şubesi
Yenişehir Çevre Platformu